0
Bana Binaen
Bunu
Altuğ Orgun
,
Salı, Ağustos 13, 2019 tarihinde,
şuraya yazdı:
Farklı Frekanslar
Suratıma kapatmak üzere kapıyı açtı, tek yapmak istediği içindeki öfkeyi içgüdüsel olarak dışa vurmaktı. Alt dişlerim, konumlarının avantajını kullanarak, hareketsiz üst dişlerime saldırıyorlardı. Yumruk yemek istedim, tüm alt dişlerim dökülsün istedim, bir de bağırmasın.
"Sus artık, sus nolur."
Boşa sarf edilen sözcükler, sıkılmış yumruklar, baş ağrısı. Mütemadiyen baş ağrısı. Ağrı kesici almak üzere ceketimin cebine uzandım. Bir, iki, üç tane. Varsın kanasın midem, kafamı taşıyamıyorum ben, değmez mi?
Neredeyse eminim artık, benden nefret ediyor. Bunu gözlerinde görebiliyorum. Garip olansa bu durumun çoğu zaman hoşuma gidiyor olması. Kendimden nefret ediyorum çünkü, asabımı bozuyorum. Belki de tek ortak noktamız budur ve diğer zıtlıklarımızla birbirimizi tamamlıyoruzdur. İkimiz de yanılıyor olamayız hem, sorun bende olmalı. Nasıl bir araya geldik biz? Kimse neden sesini çıkarmadı? Hayatımı ona emanet ettikten sonra yapabildiğim tek şey beni paramparça edişine seyirci kalmaktı. Ah, biri sesini çıkarmıştı aslında, hem de ne biri. Keşke annemi dinleseydim, onu kaybetmeden evvel.
"Uzak dur ondan oğlum, uzak dur nolur."
Bağırsaydı bana, bir kere de bağırarak uyarsaydı beni. İşe yarardı belki o zaman. Belki, sadece belki...
Saniyeler dakikalara dönüşürken, bana bağırmaya devam ediyor hâlâ. Duymuyorum onu. Annemi düşünüyorum, intiharını. Yıllardır, sürekli ve sürekli aynı şeyi düşünüyorum: intiharı, annemin intiharını. Neden? Neden göremedim onu? Ordaydı, tam karşımda, annemin tam karşısında. Bağrıyordu ona, bağrıyormuş ona.
"Sus artık, sus nolur." diyordu annem.
Boşa sarf edilen sözcükler, çaresiz göz yaşları... Havayı kucaklıyor annem, kendiyle boğuşuyor. Duruyor sonra apansız, bana bakıyor, ufacık bana, "Uzak dur ondan oğlum, uzak dur nolur." diyor. Sonra pencereden atıyor kendini, mortoyu çekiyor annem. Sonsuza dek kayboluyor, sonsuz oluyor.
Nasıl oldu da göremedim onu o gün? Kendi gerçekliğimden korkuyorum, bu benim öfkem mi? Kendimden nefret ediyorum, kendimden nefret ediyorum. Tam on altı yıl sonra annemi dinlemeye karar veriyorum ve onun ayak izlerini takip ederek atlıyorum ardından. Ondan uzak durmamı söylerken, hakikat buymuşçasına kafasını sallıyordu çünkü, hatırlıyorum. Düşüyorum, gıkım çıkmıyor. Arkamdan geliyor öfkem. Düşüyoruz. Uzak duramıyorum ondan, anne. Anne, özür dilerim anne. Beraber düşüyoruz, ağlıyorum. Özür dilerim anne...
"Sus artık, sus nolur."
Boşa sarf edilen sözcükler, sıkılmış yumruklar, baş ağrısı. Mütemadiyen baş ağrısı. Ağrı kesici almak üzere ceketimin cebine uzandım. Bir, iki, üç tane. Varsın kanasın midem, kafamı taşıyamıyorum ben, değmez mi?
Neredeyse eminim artık, benden nefret ediyor. Bunu gözlerinde görebiliyorum. Garip olansa bu durumun çoğu zaman hoşuma gidiyor olması. Kendimden nefret ediyorum çünkü, asabımı bozuyorum. Belki de tek ortak noktamız budur ve diğer zıtlıklarımızla birbirimizi tamamlıyoruzdur. İkimiz de yanılıyor olamayız hem, sorun bende olmalı. Nasıl bir araya geldik biz? Kimse neden sesini çıkarmadı? Hayatımı ona emanet ettikten sonra yapabildiğim tek şey beni paramparça edişine seyirci kalmaktı. Ah, biri sesini çıkarmıştı aslında, hem de ne biri. Keşke annemi dinleseydim, onu kaybetmeden evvel.
"Uzak dur ondan oğlum, uzak dur nolur."
Bağırsaydı bana, bir kere de bağırarak uyarsaydı beni. İşe yarardı belki o zaman. Belki, sadece belki...
Saniyeler dakikalara dönüşürken, bana bağırmaya devam ediyor hâlâ. Duymuyorum onu. Annemi düşünüyorum, intiharını. Yıllardır, sürekli ve sürekli aynı şeyi düşünüyorum: intiharı, annemin intiharını. Neden? Neden göremedim onu? Ordaydı, tam karşımda, annemin tam karşısında. Bağrıyordu ona, bağrıyormuş ona.
"Sus artık, sus nolur." diyordu annem.
Boşa sarf edilen sözcükler, çaresiz göz yaşları... Havayı kucaklıyor annem, kendiyle boğuşuyor. Duruyor sonra apansız, bana bakıyor, ufacık bana, "Uzak dur ondan oğlum, uzak dur nolur." diyor. Sonra pencereden atıyor kendini, mortoyu çekiyor annem. Sonsuza dek kayboluyor, sonsuz oluyor.
Nasıl oldu da göremedim onu o gün? Kendi gerçekliğimden korkuyorum, bu benim öfkem mi? Kendimden nefret ediyorum, kendimden nefret ediyorum. Tam on altı yıl sonra annemi dinlemeye karar veriyorum ve onun ayak izlerini takip ederek atlıyorum ardından. Ondan uzak durmamı söylerken, hakikat buymuşçasına kafasını sallıyordu çünkü, hatırlıyorum. Düşüyorum, gıkım çıkmıyor. Arkamdan geliyor öfkem. Düşüyoruz. Uzak duramıyorum ondan, anne. Anne, özür dilerim anne. Beraber düşüyoruz, ağlıyorum. Özür dilerim anne...